Doç. Dr. Mehmet Salih Geçit'in Kaleminden

 Doç. Dr. Mehmet Salih Geçit'in Kaleminden
Editör: Söyler Haber
11 Nisan 2022 - 09:28



ORUÇ TUTMAMAYI MÜBAH KILAN ÖZÜRLER
Hazırlayan: Doç. Dr. Mehmet Salih GECİT
(AİÇÜ İslami İlimler Fakültesi)

Oruç tutmak İslam dininin beş temel rüknündendir. Bu nedenle ibadet olarak son derece önemlidir. Zira Allah (c.c.) Kur’an’da oruç tutmayı emretmiş, Rasulullah (s.a.s.) bu emri hem bize tebliğ etmiş hem de kendisi fiilen tutmuş, Sahabe-i Kirâm ve onları takip eden Müslümanlar asırlar boyunca hep oruç ibadetini eda etmişlerdir. Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: İslâm beş temel üzerine bina kılınmıştır: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmek. Namazı dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla vermek, Allah’ın evi Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (Buhârî, Îmân 1, 2, Tefsîru sûre(2) 30; Müslim, Îmân 19-22)
O halde bu kadar önemli olan bir ibadeti mazeretsiz terk etmek hiçbir Müslümana yakışmaz. Mazereti yok iken oruç tutmayan bir Müslüman da ümmete yakışmaz. Ancak oruç ibadetinin farz olması için bazı şartlar vardır. Aynı şekilde bazı mazeretlerin vaki olması durumunda oruç tutmama ruhsatı ve izni de şeriatımız tarafından verilmiştir. Oruç tutmamayı mübah kılan özürler şunlardır:
1) Yolculuk: Ramazan-ı şerif ayında, en az doksan kilometrelik bir yola çıkan bir kimse oruç tutmayabilir. Orucun tutmamasını mübah kılacak sefer halindeki illet de meşakkat değil, yolculuğun bizzat kendisinin vaki olmasıdır. Bu sebeple de meşakkat meydana gelmese bile şer’î şartlara uygun şekilde yapılan yolculuklar oruç tutmamayı mubah kılmaktadır. Nitekim Böyle bir durumda uçak gibi bir vasıta ile kısa bir müddet içerisinde uzun mesafeleri kat'etse de yine hüküm aynıdır. Ancak burada şu hususa dikkat etmek gerekir: Kişi oruç tutmağa niyet getirir de gündüz sefere çıkar veya seferde oruca niyet getirip gündüz memleketine varırsa orucunu bozamaz.
2) Hastalık: Hastalık durumu normal durumdan farklıdır. Hasta olan kişi oruç sebebiyle kendisini belli süre içinde aç bırakan kişiye nisbetle daha çok yorgun ve bitkin hale gelmektedir. Aynı zamanda bir de kendisini aç bırakırsa, bu durumda sağlığını tehlikeye atmış olur. Bu nedenle İslam dini bazı hastalıklar sebebiyle oruç tutmamayı mubah kılmıştır. Ancak burada da şuna dikkat etmek gerekir: Her hastalık oruç tutmamayı mubah kılmaz.  Bir kimse nefsinin helâk olacağından veya hastalığının artacağından veya uzamasından endişe ederse oruç tutmayabilir. Bu endişe, ya tecrübesine veya Müslüman, adil ve hazık/mahir bir doktorun sözüne dayanmalıdır. Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: وَمَنْ كَانَ مَر۪يضًا اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَ
"Kim hasta olur yahut seferde bulunursa, oruç tutamadığı günler sayısınca sıhhat ve ikamet halinde orucunu kaza etsin." (El-Bakara: 185).
3) Gebelik veya çocuk emzirmek: Kadınların erkeklerin genel hallerinin yanında bir takım özel halleri de vardır. Bu özel hallerde kadınlara özel hükümler söz konusudur. Ayrıca genellikle kadınların bedeni dayanıklıkları da erkeğe göre daha azdır. Bedenen daha zayıf olduğu gibi, sosyal ve ailevi hayattaki rolleri açısından da kadınların kendine mahsus halleri vardır. İşte İslam şeriatı bu tür ayırıcı haller ve farklı durumlar nedeniyle bazı konularda kadınlar hakkında farklı hükümler koymuştur. Hamilelik ve çocuk emzirmek de kadınlara ait bu tür özel hükümlere tabidir. Ramazan-ı şerifte gebe bulunan veya emzikli olan kadın, kendine veya çocuğuna zarar gelecek diye korkarsa oruç tutmayıp onu başka zamana bırakabilir. Yani sonra kaza eder. Yalnız çocuk için oruç tutamayan kadının, kaza ile beraber fidye de vermesi lazımdır. Çağımızda herhangi ilmi bir temele dayanmadan eksik bilgileri ve zayıf muhakemelerinden kaynaklanan mesnedsiz ve delilsiz iddialarla kadın ile erkek arasındaki bu tür bedenî farklılıklara dayalı özel hükümlere itiraz eden akademisyen ve ilahiyatçılara itibar edilemez, edilmemelidir.
4) İhtiyarlık: İhtiyarlık da oruç tutma konusunda insanı zorlayan hallerdendir. Bu nedenle yaşı ilerlediğinden oruç tutmağa gücü yetmeyen kimse oruç tutmakla mükellef değildir. Yaşlılık mazeretiyle oruç tutamayan Müslüman kardeşlerimizin her gün için tutamadıkları oruç yerine birer fidye vermesi lazımdır.
İşte bu haller, oruç tutmamayı mubah kılan hallerdir. Oruca engel olan bu haller söz konusu olduğunda bir Müslümanın kendini zorlamaması, bile bile kendisini zarara koymaması gerekir. Aynı şekilde oruç tutmaya kudretli olan, hastalığı ve durumu oruç tutmaya engel olmayacak kadar hafif olan Müslümanların da küçük bahanelerle oruç yemeleri doğru değildir. Netice d oruç, imsak ile iftar arasında aç kalmak, böylece belli bir zorluk ve meşakkati göze almakla tutulan bir ibadettir. Dinde hiçbir zorluk, meşakkat olmayacak diyerek hafif vesilelerle oruç gibi bir ibadeti tutma imkân ve şerefinden kendisini mahrum bırakmak da akıl kârı değildir. Bu nedenle söz konusu mazeretler vaki olduğunda dikkatli olmak ve uzman doktorlar veya ehil alimlerle danışmak gerekmektedir.
ORUÇ TUTAMAYANLARIN DİKKAT EDECEĞİ ÖNEMLİ BAZI DURUMLAR
Fıkıh kitaplarında oruç tutmamayı mubah kılan durumlar söz konusu olduğunda dikkat edilmesi gereken bazı ince meseleler ve ayrıntılı hükümler geçmektedir. Aşağıda asrımızın yetiştirdiği alimlerimizden Halil Gönenç Hocamızın son derece önemi kitabı olan Büyük Şafii İlmihali adlı kitabından bazı önemli meseleleri nakledeceğiz:
  • Küfür halinde iken veya çocuk veya deli iken oruç tutmadığı günler için kaza yoktur. Yalnız bir kimse mürted olur ve riddet halinde iken delilirse oruç tutmadığı günleri kaza etmekle mükelleftir.
 
  • Oruç tutmayan, hasta veya misafir olan kimsenin özrü zail olunca akşama kadar imsâk (Oruçlu gibi, yemek, içmek ve cinsi mukarenetten içtinab) etmesi sünnettir.
 
  • Misafir, Ramazan-ı şerifin akabinde mukim olur veya hasta iyileşirse Ramazan’dan sonra oruçlarını kaza edecekler.
 
  • Bir kimse muayyen bir ay oruç tutmak için nezreder, sonra o ayda yolculuk yaparsa Ramazan’da olduğu gibi orucunu başka bir zamana erteleyebilir. Yolcu olan kimse oruç niyetini getirir, sonra onu bozmak isterse bozabilir.
 
  • Hastalık devam ettiği takdirde gece vaktinde niyet getirmek icap etmez, ama hastalık aralıklı gelirse gece vakti niyetini getirmeli; gündüz vakti hastalık geldiğinde orucunu bozacak ve bunu yaptığı için mesul de olmayacaktır.
 
  • Bir kimse gece vakti oruç niyetini getirir ve ani olarak rahatsız olursa, orucunu, bozabilir. Ama mukim iken oruç niyetini getirir ve gündüz sefere çıkarsa orucunu bozamaz o gün.
 
  • Bir kimsenin oruç kazası veya neziri bulunup da eda etmeden vefat eder ve vefat ânına kadar devam eden hastalık gibi bir mazeretten dolayı oruç tutamamış ise, kendisine ne fidye düşer, ne de Allah indinde mes'ül sayılır. Fakat eda edebilecek bir durumda olduğu halde, eda etmeden vefat ederse, vasiyyet etmese de terekesinden, halkın yedikleri şeyin cinsinden, her gün için birer müd (avuç) çıkarılacak veya baliğ bir akrabası veya izin almak şartıyla, yabancı bir kimse, yerine oruç tutar. Resûlüllah (S.A.V.) şöyle buyuruyor: "Zimmetinde oruç bulunduğu halde vefat eden kimsenin, velisi, onun yerine oruç tutar." (Buhari, Müslim)
 
  • İhtiyarlık ve müzmin bir hastalık gibi bir mazeretten dolayı oruç tutamayan kimseye her gün için birer müd fidye lazım gelir. Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: "Fazla ihtiyarlık ve devamlı hastalık gibi sebeplerle "oruç tutmaya güç yetiremeyenler üzerine, bir yoksul doyuracak kadar fiyde vermek lazımdır." (El-Bakara: 184).
 
  • Bir denize veya bir kuyuya düşen masum bir canlıyı kurtarmak için orucunu bozan veya emzikli çocuğun sıhhatı için orucunu yiyen kadın, her gün için birer müd fidye vermekle beraber, gününe gün kaza etmesi icab eder.
 
  • Üzerinde kaza olan kimse ikinci ramazan gelinceye kadar kaza etmezse, ramazandan sonra kaza etmesi icab ettiği gibi, her gün için birer müd, iki ramazan üzerinden geçerse, her gün için ikişer müd, üç ramazan üzerinden geçerse, her gün için üçer müd fidye vermesi lâzımdır. Böylece üzerinden ne kadar sene geçerse, güne gün kaza etmekle beraber, tehir ettiği sene adedince de fidye vermesi icab eder. Meselâ, kazaya kalmış bir günlük orucun yirmi sene sonra kaza edileceğini farz edersek, kaza sahibi bir gün oruç tutar ve yirmi müd de fidye vermekle mükellef olur ve hakeza bu böyle devam eder.
 
  • Ma'zeret ne kadar devam ederse şer'î ruhsat da o kadar devam eder. Bu nedenle mazeretleri yıllar boyu sürenler de olabilir. Örneğin şoförler her daim seferdedirler. Bu gibi kimseler bir sene veya on sene sonra ma'zeretleri zâil olunca oruç tutamadıkları günleri tesbît edip kazâ ederler. Cenab-ı Hakk buyuruyor ki: "Sizden bir kimse hasta veya yolcu olursa oruç tutmadığı günler sayısınca kazâ edecektir." (Bakara suresi: 194).

Allah (c.c.) oruçlarımızı makbul, geçmişlerimizi mağfur, dünya ve ahiretimizi ma’mur eylesin.
(Kaynak: Halil Gönenç, Büyük Şafii İlmihali)
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum