M. Hanifi Alır, sunumunu Türkçe, Kürtçe ve İngilizce yaptı.

M. Hanifi Alır, sunumunu Türkçe, Kürtçe ve İngilizce yaptı.
Editör: Söyler Haber
08 Mayıs 2022 - 19:37 - Güncelleme: 08 Mayıs 2022 - 19:41



"Uluslararası Nuh Tufan’ının Ağrı Dağı'ndaki Arkeolojik İzleri” Sempozyumunda Mehmet Hanifi Alır’ın sunumu

AK Parti eski Ağrı Milletvekili Mehmet Hanifi Alır, sempozyuma hazırladığı sunumu ile katılımcı olarak katıldı.

Doğubayazıt İnanç Turizmini Araştırma ve Geliştirme Derneği tarafından düzenlenen konferans 05/05/2022 tarihinde Ararat Tesislerinde başladı. Sempozyum üç gün sürerek 07/05/2022 günü sona erdi.

Sempozyuma yurt içi ve yurt dışında büyük bir ilgi vardı. Konferansa yurt içi ve yurt dışındaki üniversiteler, yerel arkeologlar ve yöneticiler akademisyenler dışında ABD’den, İskoçya’dan. Kore’den bilim adamları da katıldılar.

Sempozyumun ilk gününde Mehmet Hanifi Alır; "Uluslararası Nuh Tufan’ının Ağrı Dağı'ndaki Arkeolojik İzleri Sempozyumu’na “Dünya Kutsal Metinlerine Göre Nuh Tufanı” adlı sunumunu Türkçe, Kürtçe ve İngilizce yaptı.

Mehmet Hanifi Alır 
1959 yılında Ağrı'nın Patnos ilçesinde dünyaya geldi. 1974 yılına kadar Ağrı, Muş ve Bitlis'in çeşitli yerlerinde tanınan âlimlerinden İslami ilimler, Arapça ve Farsça eğitimi aldı. İstanbul Kabataş Erkek Lisesinden sonra, İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliğinden mezun oldu.
İ.A.E.S.T.E (Uluslararası Öğrenci Mübadele Kurumu) sınavını kazanarak bir dönem Ürdün Amman’da (Jordan Üniversite), bir dönem de Çekoslovakya Bratislava’da ( Bratislava Univ.)  staj yaptı.
Ankara Üniversitesinde, Sosyoloji Anabilim Dalı’ında başlamış olduğu Yüksek Lisansı tamamlayamadı.
İstanbul Hadımköy Amerikan üssünde inşaat mühendisi olarak çalıştıktan sonra, sekiz sene Suudi Arabistan ve Libya’da mühendis, şantiye şefi, proje müdürü gibi görevlerde bulundu. 1994’ten 2007’ye kadar kendi firmasıyla Türkiye’de serbest İnşaat Müteahhitliğini yaptı.
2007-2011 yılları arası Ağrı milletvekilliği yaptı. Vekillik sürecinde Türkiye-Hindistan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanlığı, Uluslararası Parlamentolar Arası Birlik Grubu (İPU) Türkiye temsilciliğini yaptı. Evli ve 3 çocuk babası olup iyi derecede Kürtçe, Arapça, İngilizce ve Farsça bilmektedir.
"Uluslararası Nuh Tufan’ının Ağrı Dağı'ndaki Arkeolojik İzleri” Sempozyumunda Mehmet Hanifi Alır’ın sunumu

MEHMET HANİFİ ALIR VE NUH TUFANI
DÜNYA KUTSAL METİNLERİNE GÖRE NUH TUFANI
            Dünyanın bütün (mitoloji, efsane, destan, tablet, kitabe, anıt, tarih ve kutsal metinler) yazılı ve sözlü kaynaklarının tamamında üç temel ortak nokta vardır. Birincisi; hemen hemen hepsinde tanrılar adına kesilen sunaklar ve kurbanlar vardır. İkincisi; hepsinde de çoğunlukla kötülüğü temsil eden devler, cinler veya şeytanlar vardır. Üçüncüsü; hepsinde de yaradılış, ölümsüzlük özlemi veya yeni bir hayatı kurmakla alakalı bir sel felaketi veya tufan sonrası bir kurtuluş hikâyesi söz konusudur.
          Tarihi olayları ve konuları incelerken:
  • Ya elimizdeki veriler çerçevesinde gelişmişlik düzeyine göre; fizik kanunlarına dayanan bilimsel olgulardan hareket ederek Jeoloji, antropoloji, arkeoloji gibi bilim metotları ile sonuca ulaşırız;
  •  Ya da ağızdan ağıza söylence olarak bugüne varan mitoloji, hikâye, destan ve efsanelerden metodolojik tahliller yaparak sonuca varırız;
  • Veya tablet, yazıt, kitabe, anıt gibi kaynaklar ile yazılı kutsal metinlere dayanarak sonuç çıkarılabilir.
          Tarihi olayları irdelerken efsane ve destan konularını bilimsel olarak ispat etmezsek de yabana atmamak lazım. Çünkü söz konusu olan efsane veya destan konusu; fiili olarak gerçekleşmemişse dahi insan düşüncesinin, düşünce çapının ve kurgusunun bir sonucudur. Bu gün dahi, birçok bilim kurgu film konusunun sonradan gerçekleştiğine tanıklık ediyoruz. Zira insanlar ya önce kurgusunu kurduğu olguları gerçekleştirir ya da olmuş olgular üstünde kurgu kurar.
        Tufan konusu; dünyaya mal olmuş, yazılı ve sözlü kültürlerin hepsinde yer alan, ders çıkartılabilen, öğüt niteliğini taşıyan, yaşamı anlamlandıran, canlılığı kıymetlendiren, insanoğlunun haddini çerçeveleyen, aşırılıkları sınırlayan ve kutsiyet arz eden bir insanlık hikâyesidir.
        Tufan hangi tarihte oldu? Bilimsel olarak böyle bir sel felaketi olmuş mudur? Neden ve hangi sebeplerden meydana geldi? Hangi coğrafyada meydana geldi? Bütün yerküreyi mi kapladı yoksa bölgesel miydi? Dünya efsanelerinde nasıl geçiyor? Tablet, yazıt ve yazılı tarihi kaynaklarda nasıl geçiyor? Asıl konumuzu teşkil eden kutsal metinlerde nasıl söz ediliyor? Tufanla alakalı kutsal metinlerdeki ortak noktalar ile ayrı noktalar nelerdir?
          Bilimsel bulgular dünyada büyük bir sel felaketinin yaşanmış olabileceğini göstermektedir. Nitekim bu bulgular büyük bir selin olduğunu ve Karadeniz’in sonradan oluştuğunu göstermektedir. Bu da demektir ki olayın geçtiği yer; bilimsel olarak Mezopotamya ve çevresidir. Yani geminin karaya oturduğu yer Zağros, Toroslar ve Kafkas sıra dağlarının en yüksek noktası olan Ağrı Dağıdır.
        Elimizdeki en zengin ve en eski kaynaklar daha çok Mezopotamya, Yunan ve Aryan yazılı ve sözlü kaynaklarıdır. Mezopotamya kaynakları en eski kaynaklardır. Temelini Sümerlerin Gılgamış destanından alıp daha sonra Akadlar, Babiller ve Asurlar kanalıyla devam eder. Sümerlerin tarihi beş bin yıllık bir tarihsel sürece dayanmakta ve Sümer tarihinde tufandan söz edilmektedir. Aynı zamanda göbekli tepenin de on iki bin yıllık bir tarihi bulunmaktadır. Bu tarihsel süreçler göz önünde tutulduğunda tufan olayının tarihi ile ilgili varsayımlarda bulunmak daha kolay olabilir.
            Kutsal metinlere geçmeden önce Mezopotamya, Aryan, Yunan, Çin, Hint ve diğer coğrafi ve toplum mitoloji ve efsanelerinde hikâyenin nasıl geçtiğine bakmak gerekmektedir.
A ] DÜNYA MİTOLOJİ VE EFSANELERİNE GÖRE NUHUN TUFANI
A1) MEZOPOTAMYA MİTOLOJİ VE EFSANELERİNE GÖRE TUFAN:
           Tüm dinlerin ana merkezi kabul edilen Sümer şehir din devletine ait Gılgamış Destanında geçen Utnapiştim; kutsal metinlerde sözü edilen tufan hikâyesinde geçen Nuh Peygamber ile benzerlikler taşımaktadır. Bu destana göre:
              ‘’Utnapiştim, Babil'deki Gılgamış Destanı'na göre Sümer şehir devleti Şurup Pak’ın kralı. Efsaneye göre karısıyla birlikte, tanrı Enlil tarafından gönderilen ve tüm canlıları yok etmeyi amaçlayan büyük tufandan kurtulmuştur.
                       “Tanrılar insan soyunu yarattıktan sonra zaman içinde dünyanın düzeni bozulmaya başladı. Bu duruma canları sıkılan tanrılar bir araya gelerek dünyayı yok etmeye karar verdiler ve bir daha yeni bir başlangıç olmaması için karar aldılar. Ancak babamın dostu olan Tanrı Enlil, babamın ve ailesinin de yok olacağına çok üzüldü. Bu üzüntüsünü dile getirmek için ağlama kulübesine gitti. O içeride derdini anlatırken ben de dışarıdan onu dinlemeye başladım. Benim orada olduğumu bilen tanrı dünyayı bekleyen felaketi ve bu felaketten kurtulmam için yapmam gerekenleri tek tek anlattı. Bu büyük faciadan kurtulabilmem için bir gemi yapmamı, gemiye bulabildiğim bütün hayvan türlerini, bitkilerin, ağaçların ve çiçeklerin tohumlarını almamı söyledi. Bu felaketin geldiği gün gökyüzünde daha önce görülmeleri imkânsız olan alametlerin olacağını ve o gün geldiğinde gemiye binmemizi söyledi. Tufan günü her yer sularla kaplandı. Yedi gün yedi gece boyunca felaket devam etti. Yedinci günün sonunda Tufan sona erdi. Sadece ben ve eşim kurtulduk. Bu felaketten sadece bizim kurtulduğumuzu gören tanrılar bizi alarak göğe çıkardılar ve Tufan’ın izleri silininceye kadar orada kaldık, sonra da bizi Dilumun’a indirdiler. O günden beri de orada yaşıyoruz.” (Braem, 1998: 440-451)
             Utnapiştim ve karısı Tufan'dan sağ çıkıp dünyadaki hayvan ve bitki yaşamını da Utnapiştim'im yaptığı gemi ile kurtarmayı başarınca, tanrı Enlil tarafından kendilerine tanrılık bahşedilir. Gılgamış, Utnapiştim'den ölümsüzlüğün sırrını ister. Utnapiştim Gılgamış'ı bir bitkiyi bulmaya gönderir. Bu bitki ile gençleşmeyi ümit etmektedir. Gılgamış bitkiyi bulmasına rağmen bir yılan elinden alır ve sonuçta memleketine eli boş döner.
A2 ) YUNAN MİTOLOJİSİNE GÖRE TUFAN
                Dünya üzerinde insanlığın kötülüklerinin çoğalması sonucunda Tufan meydana gelmiştir. Tanrı Zeus insanların saygısız, günahkâr ve kötülükler içine batmış olduğunu görünce, onlardan kurtulmak ve dünyayı temizlemek için her yeri sular altında bırakacak bir Tufan göndermeye karar verir.
               Prometheus’un oğlu olan Deukalin ve karısını öldürmek istemez. Çünkü bu çift diğer insanlardan farklı ve tanrılara karşı saygılıdırlar. Prometheus bu çifte bir gemi yapmalarını buyurur. Deukalin ve karısı, bir sandık yapıp içine girerler. Tufan dokuz gün dokuz gece sürer. Yükselen sularda yüzen sandığın içinde korunan çift sonunda Teselya dağlarında karaya çıkarlar. Artık Tufan bitmiş ve kurtulan tek canlı onlar olmuştur. (Gezgin, 2009: 53)
A3) HİNT İNANAÇ VE MİTOLOJİSİNE GÖRE TUFAN
                Şatapatha Brahmana yani Yüz Yol Brahmana’sında (1.8.1’de) bahsedilir. Manu’nun kızı İdā  adına sunulan 44 beyitlik anlatımda Tufan efsanesi, ilk altı beyitte yer almıştır.
          Efsaneye göre: Manu’nun soyunu devam ettirmek için kurban töreni yaptığını ve bu kurban töreni sonunda da bir kadın (İdā) yaratarak soyunu sürdürdüğü anlatılmaktadır.
“İdā
“1) Sabahleyin Manu’ya ellerini yıkaması için su getirdiler. Ellerini yıkarken ellerine bir balık geldi.
“2) Balık ona dedi ki: ‘Beni beslersen, seni korurum.’ ‘Beni neden koruyacaksın?’ ‘Sel bütün yaratıkları taşıyacak. Seni ondan kurtaracağım.’ ‘Sana nasıl bakacağım?’
“3) Balık dedi ki: ‘Bu bizim için bir yıkım olacak, biz çok küçüğüz. Balık balığı yok edecek. Sen beni bir kavanozda sakla. Büyüdüğümde bir çukur kaz ve beni oraya koy. Daha büyüyünce beni denize bırak. O zaman ben yıkımı aşmış olacağım.’
“4) Kısa bir süre içinde chasha (büyük balık) oldu. Bütün balıkların en büyüğü oldu. Bunun üzerine dedi ki: ‘Falan yıl içinde sel gelecek. Sonra sen benim tavsiyelerimle hazırladığın gemiyle beni bekleyeceksin. Sular yükseldiğinde sen gemiye bineceksin ve ben seni selden koruyacağım.’
“5) Bu şekilde onu büyüttükten sonra balığı denize götürdü. Aynı yıl balık verdiği tavsiyeyle bir gemi hazırlarken buldu onu. Sel yükseldiğinde o gemiye bindi. Geminin ipini boynuzuna bağlayarak yüzdürdü böylece kuzey dağının ötesine hızlıca geçti.
“6) Sonra dedi ki: ‘Seni korudum. Gemiyi bir ağaca bağla. Dağın tepesindeyken su seni sürükleyemeyecek. Sular azalınca yavaş yavaş aşağıya ineceksin.’ Böylece yavaş yavaş aşağıya indi, bu yüzden kuzey dağı ‘Manu’nun İnişi’ olarak isimlendirilir. Sonra bütün yaratıklar sele kapıldı ve sadece Manu hayatta kaldı.”
Şatapatha Brahmana yani Yüz Yol Brahmana’sında (1.8.1’de) bahsedilir. Manu’nun kızı İdā  adına sunulan 44 beyitlik bu anlatımda Tufan efsanesi, ilk altı beyitte yer almıştır. Geriye kalan beyitlerde ise Manu’nun soyunu devam ettirmek için kurban töreni yaptığını ve bu kurban töreni sonunda da bir kadın (İdā) yaratarak soyunu sürdürdüğü anlatılmaktadır.
B] KUTSAL METİNLERDE NUH TUFANI
            Nuh peygamberin ve tufan olayının Yunan, Uzakdoğu, Mezopotamya, Semitik ve Aryan mitolojik kaynaklarının dışında daha detaylı, daha anlamlı, yer ve mekân göstererek, sebep ve sonuçlara dayanarak, ders niteliğinde görev ve sorumluluklar yüklenerek anlatıldığı kutsal kitaplara ait kutsal metinlerdir.
            Nuh Peygamberin ismi ve Tufan olayı Kutsal Kitaplardan;
 -Avesta’da 1 yerde tufan olarak,
-Zebur’da 1 yerde,
 -İncil’de Nuh Peygamber ve tufan olayı olarak 6 yerde,
 -Tevrat’ta 7 ayette ve Geminin nerde oturduğuna,
 Kuranı Kerimde ise Hz. Nuh’un ismi 43 yerde geçmekte olup ayrıca geminin nerde karaya oturduğunu da anlatmaktadır.
B1) AVESTADA TUFAN
Zerdeşt'in kutsal kitabı Avesta’da; “Tanrı Ahura Mazda” bazılarını sağ bırakarak kalanları bir tufanla yok etti.
B2) ZEBURDA (MEZMURLARDA) TUFAN
Mezmurlar 29
 10 RAB tufan üstünde taht kurdu. O sonsuza dek kral kalacak.
B3) İNCİLDE NUH PEYGAMBER VE TUFAN
1.
Yeşaya 54
9 “Bu benim için Nuh tufanı gibidir. Nuh tufanının bir daha yeryüzünü Kaplamayacağına nasıl ant içtimse, Sana öfkelenmeyeceğime, Seni azarlamayacağıma da ant içiyorum.
2.
Daniel 9
26 Bu altmış iki hafta sonunda meshedilmiş olan öldürülecek ve onu destekleyen olmayacak. Gelecek önderin halkı, kenti ve kutsal yeri yerle bir edecek. Sonu tufanla olacak: Savaş sona dek sürecek. Yıkımların da olacağı kararlaştırıldı. 
Matta 24
38 Nuh’un gemiye bindiği güne dek, tufandan önceki günlerde insanlar yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı. 
 39 Tufan gelinceye, hepsini süpürüp götürünceye dek başlarına geleceklerden habersizdiler. İnsanoğlunun gelişi de öyle olacak. 
4.
Luka 17
27 Nuh’un gemiye bindiği güne dek insanlar yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı. Sonra tufan gelip hepsini yok etti. 
5.
2. Petrus 2
5 Tanrı eski dünyayı da esirgemedi. Ama tanrısızların dünyasına tufanı gönderdiğinde, doğruluk yolunu bildiren Nuh’u ve yedi kişiyi daha korudu. 
6.
2. Petrus 3
6 O zamanki dünya yine suyla, tufanla mahvolmuştu.
B4) TEVRATTA TUFAN VE NUH PEYGAMBER HİKÂYESİ
TUFAN
Yaratılış 6
(1)Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladı, kızlar doğdu. (2) İlahi varlıklar insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler. (5) Rab baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte. (6) İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı. (7) “Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım” dedi, “Çünkü onları yarattığıma pişman oldum.”(8 Ama Nuh rabbin gözünde lütuf buldu.
 (9) Nuh’un öyküsü şöyledir: Nuh doğru bir insandı. Çağdaşları arasında kusursuz biriydi. Tanrı yolunda yürüdü. (10) Üç oğlu vardı: Sam, Ham, Yafet. (11) Tanrı’nın gözünde yeryüzü bozulmuş, zorbalıkla dolmuştu. (12) Tanrı yeryüzüne baktı ve her şeyin ne denli bozulduğunu gördü. Çünkü insanlar yoldan çıkmıştı.
 (13) Tanrı Nuh’a, “İnsanlığa son vereceğim” dedi, “Çünkü onlar yüzünden yeryüzü zorbalıkla doldu. Onlarla birlikte yeryüzünü de yok edeceğim. (14) Kendine gofer ağacından bir gemi yap. İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap. (15) Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz, genişliği elli, yüksekliği otuz arşın olacak. (17)Yeryüzüne tufan göndereceğim. Göklerin altında soluk alan bütün canlıları yok edeceğim. Yeryüzündeki her canlı ölecek. (18) Ama seninle bir antlaşma yapacağım. Oğulların, karın, gelinlerinle birlikte gemiye bin. (19) Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden bir erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al. (20) Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler. (21) Yanına hem kendin, hem onlar için yenebilecek ne varsa al, ilerde yemek üzere depola.” (22) Nuh Tanrı’nın bütün buyruklarını yerine getirdi.
Yaratılış 7
RAB Nuh’a, “Bütün ailenle birlikte gemiye bin” dedi, “Çünkü bu kuşak içinde yalnız seni doğru buldum. (12) Yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdı. (19) Sular öyle yükseldi ki, yeryüzündeki bütün yüksek dağlar su altında kaldı. (20) Yükselen sular dağları on beş arşın aştı. (24) Sular yüz elli gün boyunca yeryüzünü kapladı.
TUFANIN SONU
Yaratılış 8
(2) Enginlerin kaynakları, göklerin kapakları kapandı. Yağmur dindi. (3) Sular yeryüzünden çekilmeye başladı. Yüz elli gün geçtikten sonra sular azaldı. (4) Gemi yedinci ayın on yedinci günü Ararat dağlarına oturdu. (5) Sular onuncu aya kadar sürekli azaldı. Onuncu ayın birinde dağların doruğu göründü.
B5) KURANI KERİME GÖRE NUH (a.s) HİKÂYESİ VE BÜYÜK TUFAN
          Kuranı Kerimde Nuh Peygamberin ismi kırk üç yerde geçmekte olup, geminin nerde karaya oturduğu anlatılmaktadır. Kuranda Nuh adında bir ayet olduğu gibi çoğu yerde ders almak, ibretlik göstermek, öğüt vermek amacıyla Ad, Semud, Medyen, Lut Kavmi gibi kavimlerle zikir edilmektedir ve diğer peygamberlerle ismi geçmektedir. Tufan hikâyesi Tevrat’taki anlatımla benzerlikler göstermektedir. Ancak Tevrat anlatımı kadar detay yoktur. Gemi ile alakalı kısım daha çok Hud suresinde geçmektedir:
HUD SÜRESİ
(25.ayet): Andolsun, biz Nûh'u kavmine peygamber olarak gönderdik. Onlara şöyle dedi: "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım."
(26.ayet): "Allah'tan başkasına ibadet ve kulluk etmeyin. Doğrusu ben sizin adınıza elem dolu bir günün azabından korkuyorum."
(27.ayet): Kavminin inkâr eden ileri gelenleri, "Biz, senin ancak bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz. İlk bakışta sana uyanların da ancak en aşağılıklarımızdan ibaret olduğunu görüyoruz. Sizin bize karşı herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine sizin yalancı kimseler olduğunuzu sanıyoruz" dediler.

(28.ayet): Nûh dedi ki: "Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şâyet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O, kendi katından bana bir rahmet vermiş de siz ona karşı kör kalmışsanız, onu istemediğiniz hâlde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?"
(29.ayet) "Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi bir mal da istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah'a âittir. Ben o iman edenleri (teklifinize uyarak) kovacak da değilim. Çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizin bilgisizce davranan bir toplum olduğunuzu görüyorum."
(30.ayet) "Ey kavmim! Eğer ben onları kovarsam, beni Allah'tan kim koruyabilir? Hiç düşünmüyor musunuz?"
(31.ayet) Size ben, "Allah'ın hazineleri yanımdadır", demiyorum; gaybı da bilmem. "Ben bir meleğim" de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, "Allah, onlara asla hiçbir hayır vermez" de diyemem. Allah, onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem, o zaman ben gerçekten zâlimlerden olurum.
(32.ayet) Dediler ki: "Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi kendisiyle bizi tehdit ettiğin azabı getir."
(33.ayet) Nûh dedi ki: "Onu size, dilerse ancak Allah getirir ve siz (Allah'ı) âciz bırakamazsınız."
 (36.ayet) Nûh'a vahyolundu ki: "Kavminden daha önce iman etmiş olanlardan başka, artık hiç kimse iman etmeyecek. O hâlde, onların yapmakta oldukları şeylerden dolayı üzülme."
(37.ayet) "Gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar suda boğulacaklardır."
(38.ayet) (Nûh) gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri gelenler her ne zaman yanına uğrasalar, onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: "Bizimle alay ediyorsanız, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz."
(39.ayet) Artık, geldiği kimseyi rezil eden azabın kime geleceğini, kimin üzerine sürekli bir azabın ineceğini ileride anlayacaksınız.
(40.ayet) Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca (sular coşup taşınca) Nûh'a dedik ki: "Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki âilen ile iman edenleri ona yükle." Ama, onunla beraber sadece pek az kimse iman etmişti.
(41.ayet) (Nûh), "Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." dedi.
(42.ayet) Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, "Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma" diye seslendi.
(43.ayet) O, "Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım" dedi. Nûh, "Bugün Allah'ın rahmet ettikleri hariç, O'nun azabından korunacak hiç kimse yoktur" dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu.
(44.ayet) وَق۪يلَ يَٓا اَرْضُ ابْلَع۪ي مَٓاءَكِ وَيَا سَمَٓاءُ اَقْلِع۪ي وَغ۪يضَ الْمَٓاءُ وَقُضِيَ الْاَمْرُ وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِيِّ وَق۪يلَ بُعْدًا لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ Nihâyet Allah’tan: “Ey yer suyunu yut! Ey gök suyunu tut” emri geldi. Sular çekildi, iş bitirildi, gemi Cûdî dağının üzerine oturdu ve “Kahrolsun o zâlimler topluluğu” denildi.
TUFANLA İLGİLİ KUTSAL METİNLERDEKİ BENZERLİKLER
  1. Hepsinde insanoğlunun şımarması, azgınlaşması, laf dinlememesi, isyan etmesi, cezayı hak etmesi;
  2. Hapsinde insanoğlunu cezalandırması;
  3. Hepsinde yaşamın adeta resetlenmesi, sıfır baştan yapılması;
  4. İnsanlarla beraber her hayvandan bir çiftin gemide kurtarılması;
  5. Hepsinde öğüt verilip bundan ders çıkartılması

GEMİ NERDE KARAYA OTURULDU
              Tevrat’taki ifadede gemi Ararat dağlarında oturdu. Burada dikkat edilecek nokta Ararat dağı demiyor, Ararat dağları diyor. Ararat’ın aslında ismini Urartu’dan aldığını, Ermenicede Ağrı Dağının isminin Masis olduğunu biliyoruz. Her ne kadar Urartu konfederasyon devleti Musa Peygamberden sonra kurulmuş ise de muhtemelen ismini Urartu kurucu aşiretlerden birinden almıştır. Ağrı dağının Urartu sınırları dâhilinde sıradağların en yüksek tepesi olduğu ve Urartu merkezine daha yakın olduğu gerçeği göz önüne alınarak geminin buraya oturulması kaçınılmazdır.

            Kuranı Kerimde ise 44.ayette وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِيِّ gemi cudiye oturdu. Cudi ile neyi kast ediyor. Bu konuda da müfessirlerin görüşleri farklıdır. Müfesirilerin bir kısmı İslam döneminde Musul merkezi bir konumda olduğundan daha çok Musul’a yakınlığı ile tarif etmişlerdir. Bir kısmı Cudi kelimesinin genel anlamda dağ ve yüksek yer olarak tarif etmiştir. Bir kısım müffesirler de Ararat sıra dağları olarak yorumlamışlardır. Örneğin:
El Bahrul Muhit tefsiri: ‘’Cudi, kimine göre Musul’a, kimisine göre El cezireye kimisine göre Amide yakın bir dağ kimisine göre de genel anlamda dağ anlamına gelmektedir.’’ Diyor
El Qurtebi Tefsiri: ‘’Cudi tüm dağların ismidir. Cudi; cennet dağlarından biridir. Allah üç dağı üç kişi ile mübarek kılmıştır. Cudi’yi Nuh’la, Turi Sinayı Musa ile Hirayı ise Muhahammed Aleyhiselamla mübarek kılmıştır.’’ diyor.
Elmizan fi tefsiril kuran (Ettebatebabi): ‘’Cudi genel anlamda dağ ve sert yüksek yer anlamındadır. Kimileri de Musul’dan başlayan Ermenistan’a varan dağ silsilesi ararat dağıdır.’’ Diyor.
         Her iki kutsal metinde de ister Ararat sıra dağları ismi isterse Cudi sıra dağları ismi olsun geminin oturabileceği en yüksek nokta Zağros, Toroslar ve Kafkas sıra dağlarının zirvesi Süphan ve Köse dağı dâhil olmak üzere Ağrı Dağıdır.
          Genel bir görüş de: Cudi kelimesi Guti’den gelmektedir. Guti halkı Zagros dağlarında yaşayan Mezopotamya kadim halklarının atasıdır. Arap yazılı dilinde özellikle Kuran dilinde G harfi yerine C harfi kullanılmaktır. El Gutiyyi yerine El Cudiyyi ( الْجُودِيِّ ) kullanılmaktadır. El Cudiyyi sonundaki çift Y ise (يّ ) nisbet Y olup mensubiyet ifade etmektedir. Bu durum El Cudiyyi, Gutilere ait dağ silsilesi olup bu silsilenin zirvesi yine Ağrı Dağıdır.
NUH TUFANI GENEL MİYDİ YOKSA BÖLGESEL MİYDİ?
             Söz konusu sel tufanı; yeryüzü küresi genelinde mi olmuştur yoksa bölgesel mi olmuştur? Bu konuda en güzel açıklamayı Pakistanlı ünlü düşünür ve müffesir Mevdudi Tefhimül Kuran adlı tefsirinde Hud süresi 44.ayetin açıklamasında yapmıştır.
             ‘’Şimdi meseleyi yeniden mütalaa edelim: Burada zikredilen tufan tüm yeryüzünü kapladı mı yoksa yalnızca Hz. Nuh'un (a.s) bölgesini mi içine aldı? Bu şimdiye dek cevabı bulunmamış bir sorudur. Kitap-ı Mukaddes'e ve İsrailiyata bakarsanız tufan arz çapında olmuştu. (Tekvin 7: 18-24) Fakat Kur'an bu konuda sükût etmektedir. Gerçi tufandan arta kalanları tüm insanlığın selefleri olarak zikretmektedir ama bu illa da tufanın dünya çapında olduğunu düşünmemizi gerektirmez. Bu meseleye şöyle bir açıklama getirilebilir: Tarihin o döneminde yeryüzünün yerleşim bölgesi yalnızca Hz. Nuh'un (a.s) yaşadığı bölgeydi ve tufandan arta kalan kuşaklar tedrici olarak yeryüzünün diğer bölgelerine yayıldılar. Bu teoriyi iki şey desteklemektedir. Birinci olarak, Dicle ve Fırat bölgesinde büyük bir tufanın meydana geldiği yolunda tarihsel geleneklerin, arkeolojik buluntuların ve jeolojik kanıtların teyit ettiği kesin deliller söz konusudur. Buna karşılık yeryüzünün diğer bölgelerinde tufanın dünya çapında olduğunu kanıtlayacak herhangi bir delil söz konusu değildir. İkinci olarak, Amerika ve Avustralya gibi birbirinden çok uzak yerlerdekiler dâhil hemen hemen tüm yeryüzü sakinlerinin geleneklerinde bir zamanlar yeryüzünde büyük bir tufanın koptuğu yolunda rivayetler vardır. Bunlardan çıkarılacak sonuç, insanlığın atalarının bir zamanlar yeryüzünün belli bir yöresinde yaşıyor olduklarıdır. Demek ki, bu olaydan sonra yeryüzünün çeşitli yerlerine dağılmışlar ve tufana dair rivayetlerini de beraberlerinde götürmüşlerdir. (Bkz. A'raf. an: 47’’
                 Netice bulgular ve olgular yaşadığımız coğrafyanın dünya medeniyet merkezi ve kutsal kitaplara göre insanoğlunun Âdem (A.S) sonra ikinci yaşamın başladığı bölge olup ağrı Dağı da bunun zirvesidir.  
                                                                                                      
                                                                                                       Mehmet Hanifi ALIR





 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum